9 Temmuz 2013 Salı

MUM ALEVİ [30.08.2011 - 08:14]

Sen mum alevisin


Mezopotamya'nın dağları ateş, ateşi mavzer kokan
Rüzgarı barış, barışı hasret kokan
Nehirleri kadın, kadınları onur kokan...
Yemyeşil eteklerinde sayısız kızıl yıldız taşıyan anaların gözyaşında maviye çalan
Gölgesinde yandığımız Kürdistan güneşinin esmer gece misafirliklerinde,
Küçücük bir köyde,
Belki taştan çatma kapı önlerinde,
-ki daha gök sahtekar alevlerle aydınlanmamıştır o zaman-
Dünyanın en kalabalık yalnızını oynayan bir Kürt ailesinin gözlerine yansıyan o kudretli,
Mum alevi...
Aynı anda hem ısıtıp hem aydınlatan,
Üstelik öyle bir ademin uzvu sınırında değil;
Tepeden tırnağa,
Botan'dan Serhat'a,
Tigris'ten Purattu'ya,
Kızlarımızın bir çıplak ayağından ötekine,
Sadece karanlıkla kafa tutuşan
Sadece siyahı yakabilen bir alev düşün...
Kürdistan toprağının, -mümkün değil ya-
Faşizan binalarına inat,
Tek katlı hayatların tarihe emanet bıraktığı tükenmek bilmez...
Mum alevi...
Metropollerde roller farklıdır,
Yalnızlıklar da...
Parlak caddelerin göz alıcı tabelaları,
Neon ışıkların, amblemlerin,
Amblem suratlı yabancıların en yakın ahbabı olmuş bir çift göz vardı,
Biz baş kaldırmadan evvel.
Gözlerim gözlerine yetişmeden hemen evvel,
Arka sokakta bir Kürt gencini tokatlıyordum.
Yakalasam o an,
Ve gözlerime hiç bakmasan,
Sana da giydirecektim.
Gözlerim...
Parlak ışıkların mil çektiği
O güzel,
Büyük,
Umutsuz, çocuksuz,
Yersiz,
Yurtsuz...

Ama ne var, neyim vardı benim
Neyim var ise,
Ya da neyim olmamış ise,
Hepsini sularına kattı Dicle bir gece
Bende yamalı duran her şey, önce gürül gürül aktı şehrin içinden,
Dolaştı bir süre,
Taştan kucağına harç oluverdim en son.
Artık, bir yurtsuz,
Yurdunun taş bağrına oturup stranlar söyleyebilir, kanun olsun bu,
Benim kanunum!
Benim esmerliğim, benim aptallığım,
Cılız ışığım
Mum alevim...
Yumulup ağladığım, göğsünü zorladığım ana...
Bir ana taş kokar mı, ya da bir taş ana?
İki minibüs farı, ölüme kandil yakar mı?
Bir köy buram buram kan kokar mı, kekik değil ki bu!
Sevgili ölüm kokar mı tabutsuz?
Evet, sevgili...

O tabelalar beni bırakır, bırakmak zorunda
Alacalı, süslü,
Bize hiç benzemeyen o her şey,
Bırakır beni kör halimle.
Ne iyidir bu!
Çünkü bazen,
Kudretli mum alevini görebilmenin tek yolu,
Önce kör olmaktır.


Ji Bo "Azad"îye...


Şeydâ Falanfilan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder