22 Kasım 2017 Çarşamba

YETİŞKİN UYKUSU [22.11.2017]

Uykularım... Uykusuzluğum...


Kör halatlarla birbirine bağlanmış insan yanım,
Ve insan düşmanı huyum...
Garbın âfâkını sarmış hayal kırıklıklarım.
Kulaklarımda artık hiç söylemediğim şarkılar, kavgalar, 
Evimin sürüklendiğim parkeleri,
Göğsümdeki delik açılmış deli duvar,
Kapımın yüzüme çarpan gaddar sesi,
Dolandırılmış diller, diller, diller...

Beni çağırıyor uykularım, 
Beni çağırıyor benim olmayan yatak...
Düşünüyorum da,
Uzandığım hangi yatak benimdi,
Başımı koyduğum hangi yastığı ben doldurdum şimdiye kadar?
Yabancı bir etiket gibi yapıştığım yersiz hayatlardan fark edilince sökülüp atışmak dışında,
Nerde saklanabildim soluklanabilecek kadar?
Hiçbir tanıdık yanı yok hiçbir kimsenin, sadece aynılık var.
Gözlerimde daha önce önce gidilmemiş bir diyarın hayali var, hep var.
Uykum mu?
Uykusuzluğum mu?
Korkum mu yürütüyor beni her geceden sabaha kadar.
Kağıtlara kalem değdirmek mi zor, yoksa anlatmak mı zarar?
Sevmek mi yahut inanmak mı?
Bir oyun oynamak, bir yalan söylemek mi kendine bu yaşamak?
Mutluluğu bulacak ve sevebilecek. 
Bir gün çok güzel günleri olacak.
Kendini kandırmanın cümleleriyle kim yaşayacak?
Ben... Zaman... Çocukluğum...
Kimse ben değil, benim çocukluğum.
Ben kimsenin değilim, kimsenin çocukluğu.
Kırıldığımız yerlerden birleşmiyoruz.
Kırıldığımız yerlerden iki kırık kalıyoruz.
Ya kabusların esiriyiz, ya hayallerin.
Asla gerçeğin değil.

Uykularım benim değil.
Uykusuzluğum benim.
Uykusuzluğum 'benim'.