9 Temmuz 2013 Salı

Bekle Beni...

Bekle beni,
Sonsuzluğu yırtan bir mektubu bekler gibi bekle...

Acılarımızın tutuşup ayazı kırdığı,

Öldürülmüş yahut intihar etmiş dünyamızı,
Melekler gibi şu dünyamızı aşıp sana yükseleceğimi bekle.

Bekle beni Amed'im

Adındaki ateşle yakarsan her yer Med olur,
Her yer gün, yediren toprak
Anamız olur her memleket,
Ateş yandı mıydı dilimizdir her kent.
Bilirim, bir yer vardır acılarımızı sığdıracak,
Bir merdiven aralığı, ölmemiş bir kanat parçası,
Beyaz bir defter yaprağı.
Ölümden görünmeyen dünyada,
Göze değen bir ışık,
Varsa senin gözlerindedir,
Etrafına yaşlı çocukluğun asılı gözlerindedir.
Yazık gözlerinse yerlerin elindedir,
Ellerinse soğuktur şimdi,
Sürgünden dönmüş bir yolcudur zaman..

İçinde çakan şimşekleri,

İçinde ölen insanları,
İçindeki seni bilmek...
Bilinç ne güzel ve ne korkunç bir günahtır!
Amed'im...
Sen yılma ama...
Paramparçalaşmışlığını Med'in ateşine at
Üşümüş çocukluğunu bu ateşte ısıt,
Ananın cefasıyla harlandır...
Ve yanan her yaranla, yeniden, tertemiz bana gel yine
Göğsüme dayadığın başın,
Dayatılan aşka başkaldırıdır.
Çünkü sen yolları bilirsin,
İsyanın gitmelere olmadı senin hiç...
Aynı güne bakışımız,
Aynı yedi yıldızı arayışımız,
Arayışların içinde bulamadıklarımız...
Ve ölüme yakılan ağıtlar dökülür diye gözlerden,
Zaten içinde ölenler öldürülür diye yeniden,
'Yüreğin' tükenir diye bunlar olurken...
...
Gitmelerin ağır yazgısı,
İşte burada başlıyor hikayen...
Sonsuzluk bir güne kavuşur diye sürer yaşam serüveni...
Ama Amed'im,
Ölsek de bekle,
Her gün ölsek de bekle beni...
Sonsuzluğu yırtan bir ağıdı bekler gibi bekle...

Şeydâ Falanfilan..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder