2 Haziran 2011 Perşembe

Birlikteliğin Olmadığı Bir Dünyada, Yalnızlıktan Söz Etmek..

      Yalnızlığın belli bir tanımı olmadığını fark ettim.. Ara ara gelip giden histerik duyguların hepsinin adı yalnızlık sayılabilir, eş zamanlı berbat şeyler yalnızlık sürecesi olabilir.. Ya da tekil şahıslar arasında sarmal olarak yer değiştiriyorsanız buna da yalnızlık diyebilirsiniz. (Hayır, derin yazmak için anlamını düşünmediğim cümleler yazmıyorum; kastım, hayatınıza 'ben' diye bakarken aniden 'o' -film kahramanı- olmanız, akabinde kendi kendinize öğütler verip 'sen'e bağlamanız sırasında olanlar..) Oturup düşünmek, bazenli cümleler kurmak, 'Lan bu filmdeki adam bana benziyor haa' deyip senaryolara dalmanız, 'Bu şarkıda beni anlatıyor' deyip şarkıya kafanızda klip çekmenin kaçınılmazlığı aslında sizin yalnızlığınızın tanımı.. Aforizmik cümlelerle duvarları süslerken yazdığınız cümleler değil de, o cümleleri yazma eyleminiz yalnızlığa daha bir uygun düşer.. Yalnız olmak, asla düşündüğünüz tanımlardan biri olmadı, düşünürken yaptığınız her türlü saçmalık olabilir, sigaranızın külünü yutmak gibi; gözünüze kestirdiğiniz, esasen yaşadığınız sahneyle alakası olmayan karıncayı ayak altında çiğnemeniz olabilir.. Bira kutusunu, şarap şişesini, yatakta ters dönmüş yastığı amacı dışında nesnelere benzetmeniz en sevdiklerimden.. Gelip gidicidir hayat, (Hayır, aforizma yazmaya çalışmıyorum, ara ara kendinize nefes almaktan fazlasına yakıştırmadığınızı kendimden biliyorum, bu her zaman olmaz.) Hayatla bir bağınız olduğunu düşünmeniz için yeterince idea icat edildi; yeterince mesele, dava, yeterince içselleşmemiş mücadele arzusu ya da belli belirsiz sözde kesin kararlar.. Hayatla bağınız herkesle aynı, kendinize en yakın olan 'şey'i seçiyor olmanız. Bir şeyi durduğu yerinden alıp başka bir yere koymanın en kötü yanı, boşluğa ait olmayan bir şeyi boşluğa fırlatmaktır, o şeyin olduğu yerde boşluk yaratmaktır ya da, ne fark eder, ikisi de aynı 'şey'.. Konuşmanın en güzel yanı, şey sözcüğünden bolca kullanabilmek, çünkü neyin ne olduğunu en az herkes kadar bilmiyoruz..


      Susmak istediğimde yazmam gerektiğini kim söylüyor, susmak istiyorsam susmam ve hiçbir şey yazıp söylememem daha mantıklı olmaz mı..? 


"O adam beni seviyordu, ya da sevmiyordu ama benden ayrılmak istemediğini biliyordum, bunu önemsemiyorum." 


"O adam için yapabileceğim en anlamlı şey değişmekti, değişemediğim için beni terk etti, ya da belki de çok değiştim, bunu düşünemiyorum.."


"O adam benim için değişmeyi gerçekten istemişti, değişemeyince beni terk etti, bunu gerçekten anlamak istiyorum.."


"O adamlardan hiç biri, o adam kadar yıkıcı değildi, ben onu geçtiğimde teknik tabirle nalları dikmiştim, iyileşmem kolay olmadı, bunu sık sık unutuyorum, yaklaşık 10 saniyede bir.."


'Bazı' ve 'Bazen' kelimeleri TDK tarafından yasaklanmalı, böylece hiçbir şeyi genelleyemem ve o zaman kafamın içindeki göçler yerini metropol kente bırakabilir, kalkıp gitmesi gerekecek..


      Geçmiş, gelip gidicidir, buna tanrıdan da fazla inandım. Sartré'ın dediği gibi, 'Kendim değilim, ama olmayı isterim.' Devam etmekle samimiyetsiz bir ilişkim olmasa, belki kendim olmayı becerebilirdim. Siz ne zaman kendiniz olursanız, beni evinize çağırmayı unutmayın. Mümkünse ben gelmeden evinize bir kara tahta asın, kara tahtaları çok manidar bulurum, yazmamı hep engellerler, böylece susmak istediğimde yazmam gerekmez. 


Hayır, 
Sevgiden hiç bahsetmedim..


Şeydâ Falanfilan.. (Denemek Yanılgıları'ndan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder